Hangi Küsmüşlüğün duruşu bu, hangi kaybetmişliğin bakışı. O eşik almazmı içeri artık seni. Sen giderken zaman senin dışındaydı halbuki. Döndüğünde ise zaman artık senin içindeydi. Zamanı geçmiş bir takvim yaprağı kalakaldın o kapının dışında. Çaydanlık bile senden daha yakın içeriye. Şimdi kimseyle konuşmazsın. Küsmüşsün içerin seni dışarda bıraktı diye. Ama sendin, aslında içerini kapı dışarı eden. İçerilerine kendini yar etmeyen. Şimdi içerin karanlık. Ama kimsesiz bir çocuk gibi karanlık seni yeniden kabul etsin diye bekliyorsun o eşikte. Sen gitmeseydin eğer, içerisi böyle karanlık olmayacaktı belki. İçerisi o günden beri bekledi seni. Beyaz pullu çemberiyle. Yağmurlar yağdı çatmadan, kar kapattı eşiği, bahar dalları, içerinin pencerelerini tıkırdattı durmadan, sonbahar yaprakları doldu içeriye.Bir bir güz yapraklarını saydı içeri. Bir gün uzak bir bahçeden bir fındık yaprağı uçtu içeriye. İki damla gözyaşı vardı fındık yaprağının üzerinde.içeri anladı ki, fındık yaprağı da be...
3.Bölüm Dünya çok gürültülü bir yerdi.Artık yalnızca Çocuklar ve Dağın en yaşlı Kadınları masumiyetin sesi duyabiliyor,duru olanı görebiliyorlardı. Güneş Saati Gemi yolculuğu çok yorucu geçiyordu.Geceleri çok soğuk oluyor,battaniyesini iki kat yapıp içine sığmaya çalışıyordu Aziz.Gece hiç uyuyamıştı.Bir yandan sert bir zemin,geminin ürkütücü sallantısı ve bir yandan da soğuk.Yalnız bir çocuk için oldukça zorlu şartlardı bunlar ve gemideki son gece.Akşama doğru gemi Vakfıkebir Limanının açıklarına demir atacak,küçük kayıklarla insanlar karaya taşınacaktı.Aziz'in uykusuzluktan gözü yanıyordu.Günışığı geminin güvertesini büyük bir coşkuyla kaplamıştı sanki.Gemi artık çok da açıktan gitmiyordu. Bu sırada Aziz bir kalabalık farketti. kahkahalar güvertede dikkat çekici bir şekilde yankılanıyordu.Aziz kalabalığa doğru hızlı adımlarla yaklaşarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Kalabalığın ortasında ,elinde kemençe varmış gibi kemençe çalan bir adam,ağzıyla riv riv riv kemençe sesi çıkarı...