Ana içeriğe atla

Aziz'in Yolu -3-


3.Bölüm

Dünya çok gürültülü bir yerdi.Artık yalnızca Çocuklar ve Dağın en yaşlı Kadınları masumiyetin sesi duyabiliyor,duru olanı görebiliyorlardı.

Güneş Saati

Gemi yolculuğu çok yorucu geçiyordu.Geceleri çok soğuk oluyor,battaniyesini iki kat yapıp içine sığmaya çalışıyordu Aziz.Gece hiç uyuyamıştı.Bir yandan sert bir zemin,geminin ürkütücü sallantısı ve bir yandan da  soğuk.Yalnız bir çocuk için oldukça zorlu şartlardı bunlar ve gemideki son gece.Akşama doğru gemi Vakfıkebir Limanının açıklarına demir atacak,küçük kayıklarla insanlar karaya taşınacaktı.Aziz'in uykusuzluktan gözü yanıyordu.Günışığı geminin güvertesini büyük bir coşkuyla kaplamıştı sanki.Gemi artık çok da açıktan gitmiyordu. Bu sırada Aziz bir kalabalık farketti. kahkahalar güvertede dikkat çekici bir şekilde yankılanıyordu.Aziz kalabalığa doğru hızlı adımlarla yaklaşarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Kalabalığın ortasında ,elinde kemençe varmış gibi kemençe çalan bir adam,ağzıyla riv riv riv kemençe sesi çıkarıyor,bir yandan da deliler gibi horon tepiyordu.Kollarını yukarı kaldırıyor,sanki serçe parmağı ile bir rüzgar yakalamış  birlikte horon tepiyorlardı. Uzun boylu,uzun simsiyah saçlı bu adam cüssesiyle adeta horonun hakkını veriyordu.Aziz Adamın horon tepmesine hayran kalmıştı  .Kollarını havaya kaldırıyor,omuzlarını dimdik öyle bir silkeliyordu ki,sanki ayaklarının altında yer kayboluyor , kaderinin ayaklarının altına çaktığı  bu yeri  yenmeye çalışıyordu.Belli ki yeri ve yerin üstündekileri görmezden gelmeye çalışıyordu .Gözleri kapalı Al aşa oğlum hıh..hıh.. deyip bir yandan da görünmez kemençesini çalıyordu.İnsanlar Adamın ne kadar iyi horon teptiğinin farkında bile değillerdi.Alaylı gözlerle görünmez kemençesine ve ağzından çıkan seslere kahkahalarla gülüyorlardı.Adamı, olduğu mekandan  horon sanki öyle sıyırmıştı ki: bedeni ,içinde olduğu zamanın dahi farkında değildi.Bir anda durdu.Sen dedi gür çatal sesiyle ona en çok gülen adama.Çünkü Adam deli bu adam geminin delisi.Aptalın teki izlemeyin şunu demişti.Deli kelimesi belliki canını yakmıştı.Ayak tabanını ile durdurduğunu sandığı zaman,akrebi ,yelkovanı bir anda tekrar hareket ettirmişti. Biri ona gülüyordu kahkalarla.Gülümsemek halbuki ne kadar güzel bir şeydi, insan yüzünün tam ortasına konmuş bir gülyaprağı gibi.Ama bazı insanlarda leşe dönüşüyordu gülümseme.Kalbinin içindeki dikenler iki dudağını yukarı doğru ittiyor, sanırsın ki gülüyor.Ama o itiş arasında aralanak dudaktan çıkan dikenler,kimi hedef aldıysa ona batıyordu. Adam Aziz'in hiç duymadığı küfürlerle kendisine gülen kişinin boğazına sarıldı.Ancak öyle bir yumruk yedi ki , ağzı burnu kanamaya başlamıştı.Boğazına sarıldığı Adam da en az kendisi kadar cüsseli bir adamdı.İstese o da karşılık verebilirdi.Ama yapmadı.Herkes deli deli diye bağırıp hınçla adamın üstüne yürüdüler.Halit Aziz dayanamayıp adamın önüne atladı.Yapmayın lütfen belli ki hasta adamcağız.Yapmayın diye yalvarmaya başladı.Bastonuyla kalabalığı yararak homurdana homurdana gelen Yaşlı bir Teyze çemberin tam ortasında durdu. "Utanmaz misunuz,Allah hepicuğunuzun belasunu versun,belli ku Adamun vardur bir marazu. " diye çıldırmışcasına bağrıyordu. Önden birkaç kişiye bastonuyla öyle bir vurdu ki herkes bir anda dağıldı.Teyze kuşağından çıkardığı mendili Adama doğru uzattı.Ağzı burnu çok kötü kanıyordu.Ancak Adamın zihni nasıl bir karmaşa içindeyse Teyzenin uzattığı mendili algılayamıyordu.Teyze Çocuğun yakını sanıp mendili Aziz'e verdi.Aziz Adamın elinden tutarak kendi çıkınının olduğu yere Adamı Oturttu.Çok az  ekmeği ile suyu kalmıştı.Mendille Adamın ağzının burnunu silerek kanamasını durdurmaya çalıştı. Adamcağıza su içirmeye çalıştı.Bu tuhaf Adam Aziz'e öyle bir baktı ki.Sanki bu çaresizlik denizinde kendisine tutunacak bir dal bulmuştu.Aziz ,Dayı küfür etmesen iyi bir Adama benziyorsun dedi gülümseyerek.Adın nedir .Adamcağız inliyordu.Belli ki ağzı çok acıyordu.İri ellerini cebine atarak kırmızı bir defter çıkardı.Gemi Adamı cüzdanı yazıyordu.İdris idi adı.İdris Kaptan nereye gidiyorsun diye sordu Aziz.Ama hiçbir cevap alamadı.İdris cebinden çıkardığı içinde pusulası olan parlak saat gibi bir şeyi çocuğa verdi.Anlaşılan o ki çocuğa teşekkür etmek istemişti. Halit Aziz anlamamıştı verdiği şeyin ne olduğunu.saat pusula karışımı tuhaf bir şeydi.Aziz meraklı gözlerle bu parlak pusulayı incelerken bir anda bir ciddi bir ses tonu ile İdris" O bir Güneş saati "dedi çocuğa.Belli ki ara ara kaçanlar geri geliyordu İdris'e.üstünde romen rakamı ile oniki sayıyı gösteren sayılar vardır dedi.Yine ağzıyla riv riv riv riv..kemençe sesi çıkarmaya başlamıştı.Aziz "Dur İdris Kaptan yine koptu senin kemençe teli" dedi gülümseyerek.  İdris'in dünyası çok karışmıştı. Bu adaletsiz dünya içinde bir yer bulamamış,kendini kimseye ait olmayan bir boşluk içinde yaşamaya mahkum etmişti.İdris Kaptan'ın Güneş saati de kendisi gibi anlaşılmazdı.Akrep yok yelkovan yok.Halit Aziz'e sahip olduğu tek değerli şeyi vererek ona teşekkür etmek istemişti.Ama Aziz bunu kabul edemezdi.İdris'e geri verdi saati.İdris O senin dedi."Olmaz Kaptan" dedi Aziz.

İdris ise "Senin yönün başka .Benimse artık bir yönüm yok.O senin olmalı."Ama bu çok değerli bir şey olmalı alamam" dedi Aziz."O senin"dedi İdris ve hızla çocuğun yanından kalktı."Sen biliyorsun yönünü çocuk" dedi.Riv riv riv riviyle olmayan kemençesini çalarak çocuğun yanından ışık hızıyla ayrıldı.Aziz peşinden koştuysa da yakalayamadı İdrisi.Bir anda anlayamadığı şekilde gözden kayboldu.Kamaraların tarafına mı gitti,gemi mutfağının oraya mı ?  Aziz elinde güneş saati ile öylece kalakaldı güvertenin ortasında.Artık çok az bir yolu kalmıştı.Belki de  iki saat sonra gemiden insanlar kayıklarla karaya taşınacaktı.Çocuk ufka doğru bakarak" İdris Kaptan benim yönüm senden de karışık.Keşke özgürce gidebileceğim bir yönüm olaydı "diyerek tekrar güvertenin kenarına denizin dalgalarını seyredebileceği bir yere oturdu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AZİZ’İN YOLU -1-

1.Bölüm  Bir yolun varsa gitmen gereken, başkalarının mutluluğu alay ediyordur senle. Yol seni çağ ı rıyorsa ve sen gidebiliyorsan,  Dar gelir gülümsemesi  artık alay edenlerin yüzüne. Çünkü sen gitmişsindir.   Bir Kalaylık Mutluluk… Günışığı  perdenin yırtık yerlerinden her sabah ki  coşkusuyla öylece içeri dalıyor, çocuğun bütün uyuma çabalarına rağmen  gözlerinin içine sokuluyordu. Her sabah isyanlarla uyanan Halit Aziz'in odasına gün ışığı  acı verici bir hızla doğuyordu. Halit Aziz ilk defa bugün isyan etmeden yatağından doğruldu. Bir yatağın dahi  zor sığdığı çatı katındaki odasına son bir kez baktı. Aziz yaşıtlarına göre boyu  uzun bir çocuktu. Ona münasip bulunan bu küçücük odada sürekli başını tahta tavana çarpıyordu. Yatağında hep ayaklarını toplayarak uyumak zorundaydı. Bacakları yatağından ve yorganından taşıyordu. O ses, kalın ürpertili ses "Halit sen kalkmadın mı hala". Amcasının sesiydi bu. Aziz'i babası okusun diye Amcası...

Sana Gelsin Sıradaki Şarkı

Bir Zaman ki içindeydik o zamanın.Ama sanki şimdi hiç orada değilmişiz gibi hızlıca geçirtmeye çalışıyorlar bize zamanı.Çocukluğumuzu büyütüp yaşlandırmaya çalışıyorlar bizi. Unuttuk radyoları,teyp çalarları,kurşun kalemlerle sarılan kasetleri,kolonya ile temizlenen teyp kristallerini. En sevdiğimizdi  kırmızı record tuşu ile birlikte play tuşuna basmak. O kasetlere avazımız çıktığı kadar yüksek sesle şarkı söyler,kahkahalar atar,mutluluğumuzu kayıtlardık.Çok da tehlikeliydi o kırmızı tuş.Çünkü yanlışlıkla Abimizin ,küçük kardeşe bozar diye vermediği , Bir yaz Gecesi Rüyası Müzikaline ait  kasetin üzerine yanlışlıkla , abim görmeden dinleyeyim sesi kayıt edilip, kendinizi bir anda kaçarken bulduğunuz tuştur o.Unutmak istemezsiniz onları. Mesala  Geçmişin tozuna sakladığınız radyonuzu ,buruk ,kaygı verici hislerle hatırlasınız .Uzakta kalmış bir dost gibi. O eski dost ,bazen yalnızlığınızdır ,bazen de üşüdüğünüz bir anda üstünüzü örten bir Anne sesi gibi huzur verici ve bi...