Hangi Küsmüşlüğün duruşu bu, hangi kaybetmişliğin bakışı. O eşik almazmı içeri artık seni. Sen giderken zaman senin dışındaydı halbuki. Döndüğünde ise zaman artık senin içindeydi. Zamanı geçmiş bir takvim yaprağı kalakaldın o kapının dışında. Çaydanlık bile senden daha yakın içeriye. Şimdi kimseyle konuşmazsın. Küsmüşsün içerin seni dışarda bıraktı diye. Ama sendin, aslında içerini kapı dışarı eden. İçerilerine kendini yar etmeyen. Şimdi içerin karanlık. Ama kimsesiz bir çocuk gibi karanlık seni yeniden kabul etsin diye bekliyorsun o eşikte. Sen gitmeseydin eğer, içerisi böyle karanlık olmayacaktı belki. İçerisi o günden beri bekledi seni. Beyaz pullu çemberiyle. Yağmurlar yağdı çatmadan, kar kapattı eşiği, bahar dalları, içerinin pencerelerini tıkırdattı durmadan, sonbahar yaprakları doldu içeriye.Bir bir güz yapraklarını saydı içeri. Bir gün uzak bir bahçeden bir fındık yaprağı uçtu içeriye. İki damla gözyaşı vardı fındık yaprağının üzerinde.içeri anladı ki, fındık yaprağı da belli ki dalından ayrılmanın acısıyla gazellenmişti aynı kendi gibi. İşte O gün anladı içeri, göğsünün üzerine işlenen gözyaşlarının hiçbir faydası yoktu. O gün o eşikten o da çıktı gitti tüm aydınlığını da alarak çekip gitti. Ardında sana bir not bıraktı. Çaydanlık bilesenden daha yakın içeriye.
Feryal Çakmak-Fotoğraf Aysun Kurt.
Yorumlar
Yorum Gönder