Ana içeriğe atla

Zuuub İbig Kuğos Neçiii....

  • Yol ayaklarımın altından bir anda  fırlıyor, çocukluğumun geçtiği sokakları  ,Çocukluğumu bulduruyordu bana.Öylece durdum yolun karşısında, çocukluğumun  çizgileri belirdi  biranda.Tebeşirle çizilmiş seksek çizgileri .Hasan Amcanın duvarı yükseliyordu yolun kenarında.Aslında çok büyük bir duvar değil, otuz cm lik belki de. on-on beş tane çocuğun sıra sıra oturduğu bir duvar ve de huni yapılmış gazete kağıdı içinde Japon çekirdeği.En büyük zevkimizdi.iki üç tane küçük el aynı anda huniye elini daldırır, bazen kavgalar yaşanır, bazen de  büyük bir zevkle paylaşılırdı.Hiç yarışa doymazdık çekirdek yerken.Hangi grup daha çok yedi yarışması ,kimin ağzı en çok siyaha boyanacak yarışması,hatta çoğumuz, daha okula yeni başladığımız için çekirdek hunisini kim daha iyi okuyacak yarışması gibi.Bir sürü zırva yarışmalar bulan bir sokak dolusu çocuktuk biz.Çok komik ama sanırım ben gazete okuma alışkanlığı Japon çekirdeğine borçluyum.O gün ne kokuyorsa o gazete, hala çocukluğumdan  kalma bir aroma gibi burnumda saklarım o kokuyu.
  • Büyük hayallerimiz vardı. Sokağın erkek çocukları ya kırmızı krampon hayal ederdi ya da beyaz bir futbol topuna sahip olmak isterdi.  Kim bu ikisine sahipse sokağın kralı da oydu, oyun kurucusu da.Kural koyucusu da. Dolayısıyla da büyük rekabet vardı sokakta. Her Salı ,Pazar kurulurdu sokağımızın başında.Tabi bizim ağabeylerin de hayallerine giden bir yoldu bu Pazar.Salı pazarı ne kadar da şendi Küplüce'nin Su Satan çocuklarıyla.Bizim gibi küçük kardeşlere de bir dondurma karşılığı ağabeylerine yardım etmek düşerdi.Buzun hiç bitmemesini sağlamak,dolaptan zorla buzları kırıp şişelere doldurmak. Anneler duymadan evden en afilli  bardakları yürütmek gibi tehlikeli görevler nedense hep küçük kardeşe düşerdi.Çünkü rekabet büyüktü.Kim farklılık yaratırsa pazarı o ele geçirirdi.Hiç unutmadığım ve yıllar sonrada hala tebessümle hatırladığım, en  ilginç yöntemiyle Yasin Abim  pazarın o gün satış rekortmeni oldu.Pazara abime su şişesi  götürmek için girdiğimde ,Yasin Abim'in Elinde Su Şisesi, tuhaf bir şeyler söyleyerek, bir o sergiye koşturduğunu gördüm.Bağriyordu  -Zuub İbig kuğoos nadus neçii-Bir de baktım kendi abim de aynı şekilde bağrıyordu.Ve diğer çocuklarda.Abime  şaşkın şaşkın  baktım. Yasin buldu bu yöntem iyi su sattırıyor dedi. Öğrendim ki Hepsi -Buz gibi soğuk sudan içen- cümlesini tersten söylüyormuş.Sanırım bu yöntem pazarcı abilerimin öyle hoşuna gitti ki, bizim sokağın çocukları Salı pazarının su piyasasını her hafta buldukları bunun gibi ilginç yöntemlerle  ele geçirdiler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aziz'in Yolu -3-

3.Bölüm Dünya çok gürültülü bir yerdi.Artık yalnızca Çocuklar ve Dağın en yaşlı Kadınları masumiyetin sesi duyabiliyor,duru olanı görebiliyorlardı. Güneş Saati Gemi yolculuğu çok yorucu geçiyordu.Geceleri çok soğuk oluyor,battaniyesini iki kat yapıp içine sığmaya çalışıyordu Aziz.Gece hiç uyuyamıştı.Bir yandan sert bir zemin,geminin ürkütücü sallantısı ve bir yandan da  soğuk.Yalnız bir çocuk için oldukça zorlu şartlardı bunlar ve gemideki son gece.Akşama doğru gemi Vakfıkebir Limanının açıklarına demir atacak,küçük kayıklarla insanlar karaya taşınacaktı.Aziz'in uykusuzluktan gözü yanıyordu.Günışığı geminin güvertesini büyük bir coşkuyla kaplamıştı sanki.Gemi artık çok da açıktan gitmiyordu. Bu sırada Aziz bir kalabalık farketti. kahkahalar güvertede dikkat çekici bir şekilde yankılanıyordu.Aziz kalabalığa doğru hızlı adımlarla yaklaşarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Kalabalığın ortasında ,elinde kemençe varmış gibi kemençe çalan bir adam,ağzıyla riv riv riv kemençe sesi çıkarı...

AZİZ’İN YOLU -1-

1.Bölüm  Bir yolun varsa gitmen gereken, başkalarının mutluluğu alay ediyordur senle. Yol seni çağ ı rıyorsa ve sen gidebiliyorsan,  Dar gelir gülümsemesi  artık alay edenlerin yüzüne. Çünkü sen gitmişsindir.   Bir Kalaylık Mutluluk… Günışığı  perdenin yırtık yerlerinden her sabah ki  coşkusuyla öylece içeri dalıyor, çocuğun bütün uyuma çabalarına rağmen  gözlerinin içine sokuluyordu. Her sabah isyanlarla uyanan Halit Aziz'in odasına gün ışığı  acı verici bir hızla doğuyordu. Halit Aziz ilk defa bugün isyan etmeden yatağından doğruldu. Bir yatağın dahi  zor sığdığı çatı katındaki odasına son bir kez baktı. Aziz yaşıtlarına göre boyu  uzun bir çocuktu. Ona münasip bulunan bu küçücük odada sürekli başını tahta tavana çarpıyordu. Yatağında hep ayaklarını toplayarak uyumak zorundaydı. Bacakları yatağından ve yorganından taşıyordu. O ses, kalın ürpertili ses "Halit sen kalkmadın mı hala". Amcasının sesiydi bu. Aziz'i babası okusun diye Amcası...

Sana Gelsin Sıradaki Şarkı

Bir Zaman ki içindeydik o zamanın.Ama sanki şimdi hiç orada değilmişiz gibi hızlıca geçirtmeye çalışıyorlar bize zamanı.Çocukluğumuzu büyütüp yaşlandırmaya çalışıyorlar bizi. Unuttuk radyoları,teyp çalarları,kurşun kalemlerle sarılan kasetleri,kolonya ile temizlenen teyp kristallerini. En sevdiğimizdi  kırmızı record tuşu ile birlikte play tuşuna basmak. O kasetlere avazımız çıktığı kadar yüksek sesle şarkı söyler,kahkahalar atar,mutluluğumuzu kayıtlardık.Çok da tehlikeliydi o kırmızı tuş.Çünkü yanlışlıkla Abimizin ,küçük kardeşe bozar diye vermediği , Bir yaz Gecesi Rüyası Müzikaline ait  kasetin üzerine yanlışlıkla , abim görmeden dinleyeyim sesi kayıt edilip, kendinizi bir anda kaçarken bulduğunuz tuştur o.Unutmak istemezsiniz onları. Mesala  Geçmişin tozuna sakladığınız radyonuzu ,buruk ,kaygı verici hislerle hatırlasınız .Uzakta kalmış bir dost gibi. O eski dost ,bazen yalnızlığınızdır ,bazen de üşüdüğünüz bir anda üstünüzü örten bir Anne sesi gibi huzur verici ve bi...