Uzaklarda bir yerde , bir tepede rüzgar eser. Bilirsin ki rüzgar O tepededir, seni bekler. İçinde seni tutanlarınla, gidemezsin uzaklarına. Çocukluğunu bilir o tepeler, genç bir kız oluşuna ve davullarla zurnalarla Baba evinden uğurlanışına da şahittir seni bekleyen rüzgar . Seni yaşamak istemediğin bir kadere sürükleyende O'dur aslında. Bu yüzdendir Zehra'nın kırgınlığı uzaklarına. Kıvırcık siyah saçlı, ela gözlü Zehra. Üniversite yıllarımda tanıdım Zehra'yı. Aynı yaşlardaydık. O yaşlı Annesi ve Babası ve dört yaşındaki oğluyla yaşıyordu. Bir akşam üzeri okul dönüşü apartmanda karşılaştım onunla. Elinde bir çuval, sırtında oğluyla merdivenleri çıkmaya çalışan genç bir kadın gidiyordu önümde. Seslendim kendisine. İsterseniz yardım edeyim komşum dedim Zehra'ya. Başında beyaz pullu bir yazması vardı. Birkaç tutam kıvırcık saçı, kaşlarının altında sanki bir nehir gibi pırıl pırıl akan gözlerinin üzerine serpilmişti. Sırtında ve elindeki yüke rağmen bana o güzel gülümsemesi...
Zamanlar dökülür bir bir yüreğimin çıkrıklarından... Mevsimler gelir geçerde... Ne küçük ne de büyük çıkrıklar vazgeçer ritminden... Yaralar küçük çıkrıkların arasında... Mutluluklar ise büyük çıkrıkların arasında gizlenirken... İyileşmeye çalışır zamandan kalma kırılmışlıkların… Dişliler dönerken acısıyla tatlısıyla sende dönersin durmaksızın... Ardında kaldığını sandığın her bir çıkrık dişlisi Mutluluk öncesi yada sonrası… Bir bedeldir durmadan karşına çıkan