Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Kabak Meselesi

Uzaklarda bir yerde , bir tepede rüzgar eser. Bilirsin ki rüzgar O tepededir, seni bekler. İçinde seni tutanlarınla, gidemezsin uzaklarına. Çocukluğunu bilir o tepeler, genç bir kız oluşuna ve davullarla zurnalarla Baba evinden uğurlanışına da şahittir seni bekleyen rüzgar . Seni yaşamak istemediğin bir kadere sürükleyende O'dur aslında. Bu yüzdendir Zehra'nın kırgınlığı uzaklarına. Kıvırcık siyah saçlı, ela gözlü Zehra. Üniversite yıllarımda tanıdım Zehra'yı. Aynı yaşlardaydık. O yaşlı Annesi ve Babası ve dört yaşındaki oğluyla yaşıyordu. Bir akşam üzeri okul dönüşü apartmanda karşılaştım onunla. Elinde bir çuval, sırtında oğluyla merdivenleri çıkmaya çalışan genç bir kadın gidiyordu önümde. Seslendim kendisine. İsterseniz yardım edeyim komşum dedim Zehra'ya. Başında beyaz pullu bir yazması vardı. Birkaç tutam kıvırcık saçı, kaşlarının altında sanki bir nehir gibi pırıl pırıl akan gözlerinin üzerine serpilmişti. Sırtında ve elindeki yüke rağmen bana o güzel gülümsemesi...

Sana Gelsin Sıradaki Şarkı

Bir Zaman ki içindeydik o zamanın.Ama sanki şimdi hiç orada değilmişiz gibi hızlıca geçirtmeye çalışıyorlar bize zamanı.Çocukluğumuzu büyütüp yaşlandırmaya çalışıyorlar bizi. Unuttuk radyoları,teyp çalarları,kurşun kalemlerle sarılan kasetleri,kolonya ile temizlenen teyp kristallerini. En sevdiğimizdi  kırmızı record tuşu ile birlikte play tuşuna basmak. O kasetlere avazımız çıktığı kadar yüksek sesle şarkı söyler,kahkahalar atar,mutluluğumuzu kayıtlardık.Çok da tehlikeliydi o kırmızı tuş.Çünkü yanlışlıkla Abimizin ,küçük kardeşe bozar diye vermediği , Bir yaz Gecesi Rüyası Müzikaline ait  kasetin üzerine yanlışlıkla , abim görmeden dinleyeyim sesi kayıt edilip, kendinizi bir anda kaçarken bulduğunuz tuştur o.Unutmak istemezsiniz onları. Mesala  Geçmişin tozuna sakladığınız radyonuzu ,buruk ,kaygı verici hislerle hatırlasınız .Uzakta kalmış bir dost gibi. O eski dost ,bazen yalnızlığınızdır ,bazen de üşüdüğünüz bir anda üstünüzü örten bir Anne sesi gibi huzur verici ve bi...

Zuuub İbig Kuğos Neçiii....

Yol ayaklarımın altından bir anda  fırlıyor, çocukluğumun geçtiği sokakları  ,Çocukluğumu bulduruyordu bana.Öylece durdum yolun karşısında, çocukluğumun  çizgileri belirdi  biranda.Tebeşirle çizilmiş seksek çizgileri .Hasan Amcanın duvarı yükseliyordu yolun kenarında.Aslında çok büyük bir duvar değil, otuz cm lik belki de. on-on beş tane çocuğun sıra sıra oturduğu bir duvar ve de huni yapılmış gazete kağıdı içinde Japon çekirdeği.En büyük zevkimizdi.iki üç tane küçük el aynı anda huniye elini daldırır, bazen kavgalar yaşanır, bazen de  büyük bir zevkle paylaşılırdı.Hiç yarışa doymazdık çekirdek yerken.Hangi grup daha çok yedi yarışması ,kimin ağzı en çok siyaha boyanacak yarışması,hatta çoğumuz, daha okula yeni başladığımız için çekirdek hunisini kim daha iyi okuyacak yarışması gibi.Bir sürü zırva yarışmalar bulan bir sokak dolusu çocuktuk biz.Çok komik ama sanırım ben gazete okuma alışkanlığı Japon çekirdeğine borçluyum.O gün ne kokuyorsa o gazete, hala çocukl...
Bir el arabası kadardı mutluluğumuz...Boşalttık Gökyüzü doldu...

Hayal Kırıklığının Özgür Bir Ruhta Duruşu

Uzanmışsın gökyüzünün altına hep birilerini beklersin yanlızlığın dinsin diye... Zorlu mevsimlerden geçersinde hiç yazıklanmazsın neden kış geldi diye...Yüreğinde eritirsin karakışı...İnsanın kendini dağ gibi hissetmesi , nefesinin maceracı bir rüzgara takılmasıyla birlikte, papatya,ot,toprak ve tezek kokusuyla karışık bir kokuyla geri dönerken burnuna Ve bir anın yansır gözlerine. Hava çok karanlık ve çok ciddi bir sis...Arabımızı kullanan amca minübüs makas kırdı dedi...Bu ne demektir anlamadım...Anne dedim kimsenin çantasında makas yok mudur amcaya versek dedim...Annem bana gülümseyerek baktı...Sonra birisi burada beklemeyelim...Oba yakında nasıl olsa 20 dakikalık bir yürüme yolumuz kaldı...Ben tabi çok korktum...arabanın içi daha güvenli gelmişti bana...Zaten araba oldukça yavaş gelmişti....Takur tukur taşlı bir yolda , sanki bir faytonla seyahat ediyorduk...bu yorgunluğun üzerine bir de yürümek mi...Çok ciddi bir endişe sardı beni... Karanlıktı...Hele ki bir amca demesin ...